Powered By Blogger

Cumartesi, Haziran 21, 2014

"Cumhuriyetin ilk günü gibiydi yüzü"




Pia, Piraye, Lavinia, Mona Roza, Kürk Mantolu Madonna, Aslı, Leyla, Zühre ve niceleri...
Dünyanın en şanslı kadınları
uğurlarına şiirler yazılmış, ömurler adanmış kadınlar..
saçlarının uclarına kadar kıskandığım insanlar(!)
Cemal Süreya'yı akıl oyunlarına sürükleyen , Can Yücel'i aşka tutsak bırakan, Özdemir Ashaf'ı aşkla savaştıran, Sebahattin Ali'nin içine umut tohumları serpiştiren,  Nazım'ı aşkın somut hali yapan hanımlarımız...
Acaba sevgiyle merakla andığım hemcinslerim 
Birbirinden özel mısralar yazılırken o mükemmel tasvirler yapılırken ne hissediyordu?
***
"Cumhuriyetin ilk günü gibiydi yüzü"
"Ben böyle saç görmedim ömrümde!
Her telinin içinde ayrı bir kalp çalıyor.."
Bu dizeler ve niceleri..
Bi adamın kadınına verebileceği en özel hediyedir bence
Ne birbirinden basit klişe sözler, ne de günü kurtarmak için alınan hediyeler bu kadar değerli olamaz...
Hele ki Murathan Mungancığımızın yazdığı dizeler var ki sonradan efsane şarkılar dönüştürülmüştür ve çoğu kadına "keşke bana yazılsaydı bu sözler" dedirtmiştir (bknz:ben)
tüm bu göğe çıkarmaların yanı sıra daha ısmını duymadığımız yasam hıkayelerını tahmın edemeyecegımız kadınlarımız yasanılması en zor ulkede yasamaya calısıyor(!)
önemsenmeden, şiddete, tecavuze maruz kalarak,
çocuk yaşta çocuk doğurarak,
üvey anne işkenceleri,
üvey baba tacizleri,
aldatılmalar,
hor görülmeler,
iş yerlerinde yaşanılan olumsuzluklar,
derken çoğumuz kadın kimliğimizi kenara bir yere bırakmak zorunda kalıyoruz
çoğu zaman kendimi "ben niye erkek değilim" diye lanet okurken buluyorum
çoğu seyi görüp görmemezlikten geliyor
erkeklerin bakışlarındaki alt yazıyı okuyoruz.. bu durum ise işin en mide bulandırıcı kısmı
birde her şeyin farkında olup susma kısmı var ki inanılmaz yorucu!
erkeklerin bizim hislerimizi öngörülerimizi ve düşüncelerimizi hafife almaları yok mu
böyle zamanlarda ıslak sopayla popolarına popolarına vurmak istiyorum
görüyoruz canım
biliyoruz canım
sandığından çok daha fazla...
bilmeniz gerek bunları artık
canlarım öğrenmelisiniz
sizlerin mimikleriniz bakışlarınız cep telefonlarınız internet hesaplarınız hepsi sizler için nükleer alandan farksız..
alanın patlaması ise sadece kadınların elinde
durumdan bunalma, sıkılma, "- e yetti artık" raddesi ile alakalı;)
bir de ince ruhlu hala kadının farkında olan değer yargıları güçlü erkeklerimiz var ki önlerinde sonsuz saygı ile eğiliyorum!
azınlıkta da olsanız iyi ki varsınız.
öpüyorum, görüşmek üzere cınıms :*
son olarak dünyada bilinen en eski aşk şiirini koyuyorum şu kenara...

1889 yılında, Bağdat’ın 150 kilometre uzağındaki Sümer kenti Nippur’da bir tablet bulundu. 1951 yılında Amerikalı sümerolog Samuel Noa Kramer’in İstanbul’a gelmesi ve arkeoloji müzesinde Sümer tabletleri üzerinde çalışmaya başlaması ve yazının ilk örnekleri olan Sümer tabletlerini incelemesiyle bu tablet okundu. Aynı dönemde tableti Türkiye’nin sümeroloğu Muazzez İlmiye çevirdi.


Damadım, kalbimin sevgilisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı
Aslan, kalbimin kıymetlisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı.
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Yatak odasında bal doludur
Güzelliğinle zevklenelim
Aslan seni okşayayım
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Damadım benden zevk aldın
Anneme söyle sana güzel şeyler verecektir
Babam, sana hediyeler verecektir.
Sen beni sevdiğin için
Lütfet bana okşayışlarını
Benim Tanrım, benim koruyucum
Tanrı Ellil`in kalbini memnun eden Şusin`im
Lütfet bana dokunuşlarını.

En eski aşk şiirinin hikayesi
Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve toprağının verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu.